abdullah naci

bir şeye sahip çıkmakla sahip olmak çok farklı şeyler. mesela ülkeye sahip çıktığınızda yangından, betondan, yağmadan, talandan korursunuz. sahip olmaya çalıştığınızda kendinize benzemeyen herkesi vatan haini ilan edip dışlarsınız. ülkeye sahip çıkın, sahip olmaya çalışmayın.

öğretmenler günü; şımarık velilerin pahalı hediyelerle egolarını tatmin ettiği, gariban çocukların bu şımarıklık altında ezildiği, etkileşim bağımlısı öğretmenlerin tiktok için malzeme ürettiği bir alışveriş karnavalına evrildi. amacını aşan her şey büyük bir külfete dönüşüyor.

anadolu'da ağalar vardı. yazın köylüyü tarlalarda karın tokluğuna çalıştırır, kışın birer çuval patates verip kahraman kesilirlerdi. karnı doyan köylü "allah ağamıza zeval vermesin, sayesinde ekmek yiyoruz" diye dua ederdi. türkiye'de devletle vatandaş arasındaki ilişki böyledir.

ekonominin durumu ne olursa olsun hiçbir zaman bitmeyecek, asla krize girmeyecek, yatırımcısına her zaman kazandıracak üç sektör vardır bu ülkede: din tüccarlığı, bayrak tüccarlığı, atatürk tüccarlığı.

kemalistler kadar kendi düşüncesine zarar veren bir topluluk daha yok. sürekli bir astık, asacağız, kestik, keseceğiz söylemleri. hiç bitmeyen bir militarizm güzellemesi, ötekine had bildirme hevesi. en ufak bir sevgi, saygı, empati belirtisi yok. çok ilginç bir kafa gerçekten.

bir ömür çalışıp uyduruk bir araba alamayınca tahrik olmuyorlar. maaşları ev kirasına yetmeyince tahrik olmuyorlar. ucuz patates kuyruğuna girince tahrik olmuyorlar. 10 kasım'da bir gariban ayağa kalkmayınca, ramazanda bir gariban yemek yiyince tahrik oluyorlar. vay arkadaş!

ayağına çorap alamayan adam, özel uçakla dolaşan siyasetçiye dava adamı diyor. 40 dakikalık seansta 10 bin lira kazanan doktor, 22 bin lira maaşla aile geçindiren garibana gülümse diyor. işsiz dolaşan genç, milyon dolar kazanan futbolcuya moral vermeye çalışıyor. hayat çok garip.

kimse atatürk'ü sevmek zorunda değil. kimse abdülhamid'i sevmek zorunda değil. kimse erdoğan'ı sevmek zorunda değil. kimse peygamberi, allah'ı sevmek zorunda değil. yapılan her zorlama amacını aşar, ters teper. bir düşüncenin sevilmesini istiyorsanız, onu iyi temsil edin sadece.

buldukları her boşluğa cami yapmak isteyen islamcılarla, buldukları her boşluğa atatürk heykeli dikmek isteyen kemalistler arasında sucuklu tost gibi ezildik kaldık.

kamu spotu:

bol bol su içmeyi, düzenli bir şekilde yürüyüş yapmayı ve kendilerini üstün ırk zanneden geri zekalıları engellemeyi unutmayın.

dünya yapay zekayı tıpta, telekominikasyonda, eğitimde, askeri alanlarda, bankacılıkta, otomotiv endüstrisinde kullanıyor; bizimkiler, libidosu yüksek yaşlı amcaları tavlayıp emekli maaşlarını iç etmek için kullanıyor.

zohran mamdani; new york'un ilk müslüman belediye başkanı. uganda doğumlu, sosyalist. burada sorulması gereken soru şu: kendini iyi yetiştirmiş, ehliyetli, liyakatli, donanımlı bir suriyeli mülteci, türk vatandaşlığına geçtikten sonra istanbul'un belediye başkanı olabilir mi?

tutturmuşlar deizm yayılıyor, ateizm yayılıyor diye. 85 bin cami, 100 bin imam, 90 ilahiyat fakültesi, binlerce ilahiyatçı, sivil toplum kuruluşu, cemaat, yayınevi ve televizyon kanalına rağmen hala deizm yayılıyorsa, ateizm yayılıyorsa biraz da din anlayışınızı sorgulayın artık.

yapılan bir araştırmaya göre şempanzeler, bir fikre körü körüne bağlı kalmıyor, fikirlerini değiştirebiliyorlarmış. partisine, liderine, cemaatine ve şeyhine körü körüne bağlanan insanlardan ilerider yani.

adamlar sürdürülebilir fakirlik yarattılar. öyle üç beş yılda biten gelip geçici bir fakirlik değil bu. tüm ömrümüzü sefalet içinde bitirebilecek kadar kararlı, istikrarlı, devamlılığı olan bir fakirlik. en ufak bir iyileşme umudumuz yok. keskin, berrak, net.

sudan'dan korkunç görüntüler geliyor. "allahu ekber" nidalarıyla sivilleri, çocukları, masumları vahşice katleden cehennem zebanisi kılıklı milisler. cennete gitmek için dünyayı cehenneme çeviriyor birileri yine.

cumhuriyet bayramı oluyor, en büyük cumhuriyetçi kesiliyor. ertesi gün seçilmiş belediyelere kayyım atanıyor, kayyımı destekliyor. konu demokrasi oluyor, demokrasi nutukları atıyor. konuşanlar gözaltına alınıyor, gözaltına alanları destekliyor. bu halkın kafasını çözmek zor.

kuzey kore cumhuriyet, etiyopya cumhuriyet, iran cumhuriyet, cibuti cumhuriyet, kongo cumhuriyet; ama hiçbirinde huzur ve refah yok. çünkü cumhuriyet, ancak demokrasiyle, adaletle, özgürlükle taçlandırıldığında güzeldir. cumhuriyet bayramımız kutlu olsun.

deden perişan yaşadı, perişan öldü. baban perişan yaşadı, perişan öldü. sen perişan yaşadın, perişan öleceksin. sana bunu yaşatan düzeni neden canın pahasına savunuyorsun kardeşim, bırak da sahte ihalelerle milyonlar kazanıp monaco'da ıstakoz ziyafeti çekenler savunsun.

düşük ücretlerin sebebi emeklilerin ölmemesi. yüksek et fiyatlarının sebebi zenginlerin et yemesi. eğitimdeki sorunların sebebi öğrenciler. enflasyonun sebebi marketler. sağlıktaki sorunların sebebi doktorlar. sosyal problemlerin sebebi netflix. huzursuzluğun sebebi aleyna tilki.

bir kadının çantasından dolar çalarken kameralara yakalanan gazeteci, televizyon kanallarında dürüst siyaset üzerine konuşuyor. muhteşem bir türkiye simülasyonu.

taraftar bulmak, pohpohlanmak istiyorsan; ya dinden geçineceksin, ya da kemalizmden. iki uydurma hadis yaz, bir din, iman, kur'an sloganı at; gelsin alkışlar, etkileşimler. öfkeli bir atatürk resmi paylaş, üstüne uydur bir şeyler; gelsin alkışlar, etkileşimler. hiç zahmete girme.

alman milli takımını seçen futbolcu, türklük propagandası yapıyor. lüks arabaya binen din adamı, fakirlik övüyor. çocuğunu amerika'da doğuran sanatçı, yerli ve milli geçiniyor. bedelli askerlik yapan siyasetçi, şehitlik güzelliyor. kimde en çok ne eksikse, onu dillendiriyor.

nurettin topçu, "batının şekillerini gümrüklerden mal çıkarır gibi memleketimize sokanlarla sakalda ve sarıkta keramet bulanlar kıyasıya birbirleriyle çatıştılar" demişti. yıllar geçti değişen bir şey yok. aynı iki kutup ülkeyi tost makinesi gibi sıkıştırıyor, eziyor, boğuyor.

“laiklik elden gidiyor” diyen kemalistlerden de, “din elden gidiyor” diyen muhafazakârlardan da, “vatan elden gidiyor” diyen milliyetçilerden de çok sıkıldım ben.

hiçbirinin elden gittiği yok, elden giden ömrümüz.