Skandal Defteri

Biz Ülkücü değiliz.
Biz Türkçüyüz, biz İttihatçıyız. Yani bu coğrafyanın kurucu aklına yaslananlarız

Hocam buraya hükmediyoruz zaten :) Ben Instagram'da, TikTok'da, Twitter'da, Facebook'da olan AkTroller ile uğraşıyorum.

Bu saatte bile AkTroll'lere laf izah etmeye çalıştığım için içerik üretemiyorum. En yakın zamanda polis haftasına özel intihar eden polisler hakkında bir yazı yazmayı düşünüyorum.

Hükümetin değil, halkın polisi olan polislerin haftasını kutlarım.
Şehitlerimize Allah'tan rahmet dilerim. İyi geceler.

Kozmik Oda Skandalı'na dair bir Flood'umuz var. Okumanızı tavsiye ederiz.

Kozmik Oda skandalı, sadece bir kumpas değil; Türk devletinin sinir uçlarının kesilmesidir.

Devletin savaş hafızası delik deşik edildi. Yerine koca bir hiç bırakıldı.

Geriye, soyulmuş bir devlet kaldı.

⤴️ #SkandalDefteri hatırlatıyor.

Kozmik Oda skandalı, hukuk kisvesiyle yapılan bir istihbarat operasyonuydu.

Türk ordusu hedef alındı. Devletin sinir uçları, bilinçli şekilde kesildi.

Bu kumpasla FETÖ, devletin en mahrem kayıtlarına ulaştı.

Ama bu kapı, bizzat siyasi iktidar eliyle aralandı.
Yani 'ortaklık', sadece cemaatle sınırlı değildi.

Yargıtay 2 Mart 2024’te, 'Kozmik Oda kumpası' davasında eski savcı ve hakimlere verilen cezaları onadı.

Yargı bile artık bu sürecin bir 'kumpas' olduğunu tescilledi.

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, yıllar sonra bu olayı savunmuş ve 'Bugün olsa yine Kozmik Oda'yı açardım' demiştir.

Çünkü o gün kırılan şey sadece kapı değil, devletin istihbarat hafızasıydı.

Kozmik Oda’ya girişe izin verenler, yıllar sonra 'kandırıldık' dedi.

Ama bu süreçte yargılanan tek bir siyasi çıkmadı. Asıl karar vericiler sorumluluktan hep kaçtı.

İddialara göre, bu sızmalardan sonra bazı istihbarat görevlileri yurtdışında hedef alındı.

Resmen doğrulanmasa da, iddialar devletin ağır güvenlik zaafını gösteriyordu.

Seferberlik Bölge Başkanı Albay Yusuf Akal’ın adı bu süreçte geçti.

Kamuoyu bu konuda tatmin olmadı. Oda’ya giren sırlar, bir bir 'ölüyordu'.

⤴️ Kurmay Albay Erkan Yılmaz Büyükköprü. Kozmik Oda’ya giren askerdi. Soruşturma sonrası şüpheli şekilde hayatını kaybetti iddiaları var. Ama Albay Erkan Yılmaz Büyükköprü hayattadır ve bu konuda kitap yazmıştır.

Yani Kozmik Oda’ya giren herkes, ya terfi etti ya da ihraç edildi.

Aramaları yapan hakim Kadir Kayan, kısa süre sonra 2011'de Yargıtay üyeliğine atandı.

Savcı Bilgili de FETÖ üyeliğinden ihraç edildi.

⤵️

2015'te Savcı Tekin Küçük, “takipsizlik” kararı verdi. Yani ortada ne suikast vardı, ne delil.

Tüm bu sürecin tek sonucu: Devletin içinin deşifre edilmesiydi.

Belgeler, Ankara Adliyesi'nde kilitli bir kasaya kondu. Yıllar sonra ortaya çıktı: Kasa boştu.

Kozmik bilgiler, “bilinmeyen” kişilerin eline geçti. Kayıp dosyalar hiç bulunamadı.

Aramalarda TSK’nın istihbarat yapısı, Özel Harp Dairesi kayıtları ve “Sefer Görev Emirleri” gibi mahrem belgeler incelendi.

Devletin savaş sonrası planları dahil her şey, artık kasetlere ve tutanaklara dökülmüştü.

Krizi çözmek için dönemin Başbakanı Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ arasında yoğun görüşmeler yapıldı.

Başbuğ direndi ama Erdoğan’ın ısrarı ile 'çözüm' bulundu: Hakim Kadir Kayan içeriye 'tek başına' girdi.

Askeri personel, savcı Mustafa Bilgili’nin Seferberlik Bölge Başkanlığı’na girişine karşı çıktı.

Burası, milli güvenlik gerekçesiyle özel koruma altındaydı. Girmek, savaş planlarını ifşa etmek demekti.

2009’da AKP'li Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla başlatılan soruşturma, TSK’nın 'Kozmik Oda'sına kadar ulaştı.

İddiaya göre iki subay, Arınç’ın evinin yakınında 'yakalandı'.

Gerçek şu ki; Ne suikast vardı, ne silah. Ama süreç başlamıştı.

Skandal Defteri - Gün #3

Kozmik Oda Skandalı:

2009'da, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kalbine, Seferberlik Tetkik Kurulu'na ilk kez sivil yargı girdi.

Devletin en mahrem bilgileri, siyasi hesaplaşmalar uğruna delik deşik edildi.

Buyrun, hatırlayalım ⤵️

Erdoğan’ın AB süreci sadece Türkiye’nin geleceğini etkilemekle kalmadı, aynı zamanda Türkiye’nin stratejik yönünü değiştirdi.

O fırsat, iç politikadaki otoriterleşme ve diplomatik krizlerle "çöpe' atıldı.

Bugün AB ile ilişkilerde neredeyse hiçbir şey kalmadı.

⤴️ #SkandalDefteri hatırlatıyor.

📰 Sonuç – Türkiye, AB üyeliği için en umut verici dönemi Erdoğan’ın ilk yıllarında yaşadı. Ancak iç politikadaki otoriterleşme, reform isteksizliği ve diplomatik krizler, bu fırsatı çöpe attı.

📛 Bugün AB yol haritası neredeyse tamamen rafa kalkmış durumda.

📰 Bugünkü Tablo

2025 itibarıyla 35 müzakere başlığından sadece 16’sı açılabildi, 1’i kapandı.

AB, “Türkiye’yle ilişkilerimiz teknik düzeyde” diyor.

😅 Erdoğan ise “AB olmadan da güçlüyüz” söylemini sürdürüyor.

📰 Alternatif Arayışlar - Rusya & Orta Doğu

AB süreci tıkanınca Erdoğan, Rusya ve Körfez ülkelerine yöneldi. S-400 alımı, Libya’da askeri varlık, Doğu Akdeniz’de sert diplomasi…

AB ise Türkiye’yi “stratejik ortak” olmaktan çıkardı.

📰 Müzakere Belgeleri Çöpte İddiası!

2016’da Brüksel’deki Türk temsilciliğinin, AB müzakere belgelerini "çöpe" attığı iddiası patlak verdi.

Belgelerin içeriği net olmasa da, bu olum AB’de “Türkiye süreci ciddiye almıyor” yorumlarına yol açtı.

📰 AB’nin Net Tavrı (2018-2020)

2018’de AB Konseyi, “Müzakereler fiilen durdu” açıklaması yaptı. 2019’da Avrupa Parlamentosu, “Süreç askıya alınsın” çağrısında bulundu.

Erdoğan’ın “AB bize ihanet etti” söylemi ise ilişkileri tamamen kopma noktasına getirdi.

📰 Reformların Durdurulması

AB’nin talep ettiği yargı bağımsızlığı, azınlık hakları ve basın özgürlüğü reformları yapılmadı. Aksine, 2017’deki anayasa değişikliğiyle “tek adam” sistemine geçildi.

AB raporları, “Türkiye AB standartlarından uzaklaşıyor” diyerek alarm verdi.

📰 Mülteci Krizi Kozu (2015-2019)

Erdoğan, AB’ye “Mültecilerin önünü açarız” tehdidi savurdu. 6 milyar € karşılığında anlaşma yapıldı, ancak güven iyice zedelendi.

AB, “Türkiye mültecileri siyasi pazarlık aracı yapıyor” dedi.

Bu hamle, müzakerelerin çıkmaza girmesinde kritik rol oynadı.

📰 Demokratik Gerileme (2013-2016)

Gezi Parkı protestoları (2013) ve darbe girişimi sonrası (2016) baskılar arttı.

Gazeteciler tutuklandı, OHAL ilan edildi. AB, “Kopenhag kriterleri ihlal ediliyor” uyarısı yaptı.

Erdoğan’ın “Bizim değerlerimiz farklı” çıkışı, müzakereleri fiilen durdurdu.