Adnan Gerger's Avatar

Adnan Gerger

@adnangerger.bsky.social

Barışa ve insanca yaşama

1,875 Followers  |  340 Following  |  161 Posts  |  Joined: 16.11.2024  |  1.9563

Latest posts by adnangerger.bsky.social on Bluesky

Post image

#bijiaşiti
#yaşasınbarış

01.09.2025 06:45 — 👍 2    🔁 0    💬 0    📌 0
Preview
Almanya'da halkın çoğunluğu Filistin'in tanınmasından yana – DW – 10.08.2025 Yapılan bir ankete göre, Almanya'da halkın yüzde 54'ü Filistin'in tanınmasından yana. Özellikle 30 yaş altı ve 60 yaş üzerinde bu fikre destek verenler çoğunlukta.

Almanya'da hükümet, Filistin'i devlet olarak tanımanın şu an için söz konusu olmadığını ifade etse de halk aynı fikirde değil

Yapılan bir ankete göre, Almanya'da halkın yüzde 54'ü Filistin'in tanınmasından yana

10.08.2025 07:46 — 👍 2    🔁 1    💬 0    📌 0
Preview
Ekrem İmamoğlu: Bir an evvel iddianamenin yazılması gerekiyor CHP'nin tutuklu Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, "bir an evvel iddianamenin yazılması gerektiğini" söyledi. İmamoğlu, "TRT'nin yayınlayacağı bir duruşma içerisinde de kendisinin masum olduğunun ve ...

Ekrem İmamoğlu: Bir an evvel iddianamenin yazılması gerekiyor
www.birgun.net/haber/ekrem-...

10.08.2025 07:50 — 👍 12    🔁 3    💬 1    📌 1
Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen: Demokrasiden uzaklaşırken barışı sağlamanın imkânı yok, komisyon başarılı olursa başka bir Türkiye’de yaşama fırsatı bulacağız "Gelinen aşama çok değerli ama Kürt sorununun hiçbir şekilde konuşulmadığı, sadece bir ‘terör’ sorunu olarak düşünüldüğü bir ortam. Bir taraftan barışı sağlayacak, Türkiye'de Kürt açılımı getireceksin...

Ta başından bu yana söylediğimiz şey bu. Kürt sorunu eşittir terör degildir. Demokratik yaşam biçimi gösterilmezse, göstermeyi bırakın demokrasiyi yok ederseniz bu barış sürecine şüpheyle yaklaşmak en doğal haktır.
t24.com.tr/haber/eski-a...

10.08.2025 08:20 — 👍 2    🔁 0    💬 0    📌 0
Preview
Ticaret savaşı değil emekçilerle savaş Trump’ın ticaret savaşlarını zirveye çıkardığı bir dönemde ABD ile AB arasında yapılan anlaşma, Fransa’da tepki topladı. Anlaşmanın faturası emekçilere yüklenecek. Hükümet, borç krizini gerekçe göstererek sosyal haklarda kesintileri, iş yasalarında esneklikleri ve kamu hizmetlerinde daralmayı hızlandırmayı öngörüyor. Lutte Ouvriere’dan (İşçi Mücadelesi) seçtiğimiz makalede, emperyalist ülkeler arasındaki ticaret savaşlarının nasıl emekçilere karşı bir sosyal savaşa dönüştüğü gözler önüne seriliyor. Almanya’nın başı çeken üyelerinden biri olmakla övündüğü ‘Batı’ sadece desteklediği veya bizzat katıldığı savaşlarla öldürmüyor; istenmeyen hükümetlerin devrilmesi için yürürlüğe sokulan yaptırımlar yılda yarım milyon insanın ölümüne yol açıyor. Alman haber programı Tagesschau, yaptırımların ölmeyenler arasında da nefret duygularına bağlı cesurluğa da yol açtığı tespitini yapıyor. Geçtiğimiz hafta Birleşik Krallık tarihindeki en büyük sektör grevlerinden biri gerçekleşti, konaklama sektöründeki otel çalışanı genç işçiler, İskoçya’nın Glasgow kentinde greve çıktı. ABD-AB anlaşması: Ticaret savaşı değil, emekçilere savaş Lutte Ouvriere Fransa Trump’ın yeni gümrük vergileri Avrupa’yı hedef alırken, Fransa hükümeti krizin faturasını işçilere kesmeye hazırlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın ithal ürünlere getirdiği yeni gümrük vergileri 7 Ağustos’ta yürürlüğe girdi. Avrupa Birliği ile yapılan müzakereler sonucunda, pek çok ürün için yüzde 15 oranında ek vergi uygulanması kararlaştırıldı. Bu gelişme, Fransa’da hem iktidar hem de muhalefetteki birçok siyasi temsilci tarafından “Avrupa’nın teslimiyeti” olarak yorumlandı. Ancak bu tepkiler, öncelikle Fransız sermayesinin çıkarlarını savunma kaygısıyla öne çıkıyor. Toplumdan da bu çıkarlara destek vermesi isteniyor. Oysa kapitalist sistem başından bu yana güçlü olanın sözünün geçtiği bir düzene dayanıyor. Bu gerçeği en iyi işçiler biliyor: İş bulma, barınma ve geçinme mücadeleleri, bu adaletsizliğin somut göstergesi. Trump yönetimi, kriz içindeki kapitalist sistemde ABD sermayesini korumaya yönelik gümrük duvarlarını yükseltiyor. Bu politikaların esas kazananı yine büyük şirketler olurken, kaybeden taraf ise işçiler olacak. ABD’li emekçiler fiyat artışlarıyla karşı karşıya kalacak. Fransa’da ise büyük şirketler, bu yeni duruma doğrudan ABD yönetimiyle görüşerek uyum sağlama çabasında. Fransa’da da benzer şekilde faturayı işçilere çıkarma hazırlıkları gündemde. Patronlar, “rekabet gücünü artırma” gerekçesiyle işten çıkarmalar, üretim baskısını artırma, ikramiye ve sosyal haklarda kısıtlama gibi adımlar atmayı planlıyor. Fransa hükümeti, bu taleplere paralel olarak yeni düzenlemeleri devreye sokmayı tartışıyor. Bayrou, resmi tatillerin kaldırılması, iş yasalarının esnetilmesi ve ücretli izinlerin şirketler tarafından satın alınabilmesi gibi önerilerle gündeme geliyor. Bununla birlikte, kamu harcamalarında 44 milyar avroluk kesinti planı devreye sokulmak isteniyor. Bu kesintiler, başta emekliler, hastalar, işsizler ve sosyal yardımlardan yararlanan kesimleri doğrudan etkileyecek. Yeni okul, hastane ve sosyal konut projelerinin rafa kaldırılması da gündemde. Temmuz ayından bu yana hükümet üyeleri birer birer bu politikaları açıklıyor. Son olarak Çalışma ve Sağlık Bakanı Catherine Vautrin, sosyal güvenlikten yararlananların banka hesaplarının, sağlık geçmişlerinin ve mülk bilgilerinin denetleneceğini duyurdu. “Sahtecilikle (yolsuzluk) mücadele” adı altında gündeme gelen bu uygulamaların, özellikle dar gelirli emekçileri hedef aldığı eleştirileri dile getiriliyor. Bu politikalar karşısında toplumda büyüyen bir tepki söz konusu. 10 Eylül için sosyal medya üzerinden eylem çağrıları yapılmaya başlandı. Ancak bu tepkilerin etkili olabilmesi için örgütlü bir mücadeleye dönüşmesi gerektiği ifade ediliyor. Aksi halde, emekçilerin yaşam koşullarında onlarca yıl geriye gidiş yaşanabileceği uyarısı yapılıyor. Pek çok sendika ve işçi temsilcisi, bu sürece karşı mücadelenin sadece hükümet değişikliği talebiyle sınırlı kalmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Hangi siyasi iktidar gelirse gelsin, üretim araçları ve karar mekanizmaları sermaye lehine çalıştığı sürece, sömürü düzeninin süreceği vurgulanıyor. Kapitalizmin krizlerine karşı emekçilerin kolektif gücüyle yanıt verilmesi gerektiğini savunan çevreler, esas çözümün toplumsal denetimin üretimi sırtlayan işçilerin eline geçmesinden geçtiğini belirtiyor. Çeviren: Ali Rıza Yıldırım Yaptırım politikaları yoluyla katliam German Foreign Policy Almanya Yakın tarihli bir araştırmaya göre, ‘Batı’ yaptırımları nedeniyle her yıl yarım milyondan fazla insan ölüyor; bu sayı, savaşlardaki çatışmalarda ölenlerin ortalama sayısının yaklaşık beş katı. Almanya ve AB de dahil olmak üzere transatlantik güçlerin yaptırım rejimleri, etkilenen ülkelerde her yıl yarım milyondan fazla insanın hayatına mal oluyor. Tanınmış tıp dergisi The Lancet tarafından geçen hafta yayımlanan yeni bir araştırmanın sonucuna göre, her yıl ortalama 564 binden fazla insan, yaptırımların sonucu olan açlık, tıbbi bakım eksikliği ve yardım eksikliği nedeniyle ölüyor. Çocuklar ve yaşlılar bu durumdan ortalamanın çok üzerinde etkileniyor. Yaptırım mağduru sayısı, savaşlardaki çatışmalarda her yıl ölen insan sayısının tam beş katı. The Lancet’te sunulan araştırma, vaka çalışmalarına dayanarak uzun zamandır bilinenleri kapsamlı bir şekilde doğruluyor. Örneğin, 1990’larda Irak’ta o dönemde uygulanan yaptırımlar nedeniyle yarım milyon çocuk hayatını kaybetti. ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 1996 yılında yaptırımlarla güdülen siyasi hedeflerin “bedelinin karşılığını verdiğini” belirtmişti. Örneğin, Afganistan’a uygulanan yaptırımlar, bugün hâlâ halka büyük zarar veriyor. The Lancet dergisinin güncel sayısında yer alan yaptırımların sonuçları üzerine yapılan çalışma, yüksek ölüm sayısını çok sayıda temel ihtiyaç maddesindeki kıtlığa bağlıyor. Raporda, yaptırımların etkilenen ülkelerin tedariklerini, özellikle de sağlık hizmetlerini azaltmak zorunda kalmasına yol açtığı belirtiliyor. Tıbbi malzemeler, gıda ve diğer temel ürünler de artık ithal edilemiyor; çünkü hedefli mali yaptırımlar ithalatın karşılanmasını imkânsız hale getiriyor. Ayrıca rapor, yardım kuruluşlarının faaliyetlerine getirilen kısıtlamaların genellikle şikâyet konusu olduğunu belirtiyor: Ya yaptırımlar faaliyetlerini nesnel olarak engellediği için ya da yaptırımların genellikle tamamen şeffaf olmayan ağı göz önüne alındığında, kuruluşlar ilgili riskleri üstlenemeyeceklerini hissettikleri için şikâyet ediliyor. Çalışma, yıllık ölüm sayısını ortalama 564 bin 258 olarak hesaplıyor; bu, savaşlarda, operasyonlarda ölen yıllık ortalama insan sayısının (yaklaşık 106 bin) beş katından fazla ve savaşlardaki gerçek ölüm sayısıyla (sivil ölümler ve savaş sonucu ölenler dahil) hemen hemen aynı sayı. Lancet, ölümlerin yüzde 77’sinin 15 yaş altı veya 60-80 yaş aralığındaki gruplarda meydana geldiğini açıkça belirtiyor: Çocuklar, ergenler ve yaşlılar bu durumdan şimdiye kadar orantısız bir şekilde etkileniyor. Ölümlerin yüzde 51’i beş yaşın altında. Günümüzde dünya genelindeki tüm ülkelerin yüzde 25’i yaptırımlardan etkileniyor. 1960’larda bu oran yalnızca yüzde 8’di. Araştırma, BM tarafından uygulanan yaptırımlar ile ABD veya AB ülkeleri tarafından uygulanan yaptırımlar arasında önemli bir fark olduğu sonucuna varıyor. BM tarafından uygulanan yaptırımlar -uluslararası hukuk tarafından tanınan tek yaptırımlar- genellikle ölümlerde ölçülebilir bir artışa yol açmıyor. Öte yandan, ABD ve AB ülkeleri tarafından uygulanan yaptırımlar, genellikle yaşam koşullarını kötüleştirerek veya en azından davranışlarını değiştirmeleri için halka giderek artan bir baskı uygulayarak, sevilmeyen hükümetleri devirmeyi açıkça amaçlamakta. Dahası, ABD ve AB, ekonomik güçleri ve para birimlerinin ağırlığıyla, yaptırımlar yoluyla ekonomik zarara yol açabiliyorlar. Yaptırımların etkilenen ülkelerin halkları üzerinde yıkıcı sonuçları var; hatta savaştan bile daha yıkıcı olabiliyor. Örneğin, 1990 yılında Irak’a uygulanan yaptırımların, kişi başına günlük kalori tüketiminin 1989’daki 3 bin 120’den 1995’te 1093’e düşmesine neden olduğu belgelendi. Yaptırımlar nedeniyle Irak’ın sağlık bütçesi önceki seviyesinin onda birine düşürülmek zorunda kaldı. İçme suyu arzındaki çöküş, kolera gibi hastalıkların yayılmasını kolaylaştırdı. 1999 yılında, dönemin UNICEF Direktörü Carol Bellamy, “1980’lerde görülen çocuk ölüm oranlarındaki önemli düşüş 1990’larda da devam etseydi, 1991’den 1998’e kadar geçen sekiz yılda beş yaş altı çocuklar arasında toplam yarım milyon daha az ölüm meydana gelecekti” demişti. 1996 yılında, siyasi hedeflerin o dönemde yarım milyon çocuğun (beş yaş altı ve üstü) ölümüne “değer” olup olmadığı sorulduğunda, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, “Bu bedeli hak ettiklerine inanıyoruz.” cevabını vermişti. Beşar Esad döneminde ABD ve Almanya başta olmak üzere AB tarafından Suriye’ye uygulanan yaptırımların da halk üzerinde yıkıcı etkileri oldu. Finans ve ulaşım sektörlerini vurarak, gıda ve ilaç ithalatını etkili bir şekilde engellediler. Bu yaptırımlar Suriye tarımına da zarar verdi: Ne gübre ne böcek ilacı ne de tarım ekipmanının Suriye’ye ithal edilmesine izin verildi. Mali yaptırımlar ayrıca, yurt dışında yaşayan Suriyelilerin ülkedeki akrabalarına (ki bu önemli bir gelir kaynağıydı) para göndermesini önemli ölçüde zorlaştırdı. Yaptırımlar, açık savaşın sona ermesinden sonra yaşam koşullarının bazı açılardan daha da kötüleşmesine önemli ölçüde katkıda bulundu. Örneğin, Dünya Gıda Programı (WFP), 2023’ün başlarında standart bir gıda sepetinin fiyatının Ekim 2019 ile Ekim 2022 arasında 15 kat arttığını duyurdu; Suriye’deki açlık, savaşın başladığı tarihten bu yana en kötü durumdaydı. Yaptırımların etkisi konusunda, Alman kamu yayın kuruluşu ARD’nin haber programı Tagesschau, olası açlık isyanlarına karşı 2020’de “Yoksulluk ve zorluklar Suriyelileri cesur kılıyor” ifadesini kullanmıştı. Cumhurbaşkanı Esad hükümetinin devrilmesinden sonra, Almanya ve diğer Batılı devletler yaptırımlarını kaldırmaya başladı. Ahmed Şara liderliğindeki İslamcı rejim, 1500’den fazla Alevi azınlığın katledilmesine ve binden fazla kişinin hayatına mal olan Dürzilere karşı ölümcül şiddete karışmış olsa da dış politikada Batı’ya tabi olmaya hazır. Örneğin Afganistan da yaptırımlara tabi olmaya devam ediyor. Şubat 2023 gibi erken bir tarihte, Alman Afganistan uzmanı Conrad Schetter, ülke ekonomisinin “uluslararası yaptırımlar nedeniyle durma noktasına geldiğini” açıklamıştı. Bu arada, Afganistan’daki “halkın yüzde 97’si” “yoksulluk sınırının altında” yaşıyor; nüfusun çoğunluğu “doğrudan insani yardıma bağımlı.” Schetter o dönemde, “Bu yardım geri çekilirse, ciddi bir kıtlık tehlikesi ortaya çıkar,” diye uyarmıştı. Trump yönetimi şimdi insani yardımlarını kesti; AB ülkeleri de aynısını yapmaya başladı. Görüldüğü üzere Batı yaptırımları devam ediyor. Çeviren: Semra Çelik Glasgow otel grevcileri: Değerimizden daha az maaş almaktan bıktık Eilidh Stewart Counterfire/İskoçya Geçtiğimiz pazar günü, sendikal hareket için tarihi bir gün oldu. Glasgow’daki Village Hotel’in cesur genç işçilerinin önderliğinde, 1979’dan bu yana Britanya’daki ilk büyük otel grevi gerçekleşti. Bu grevin önemi, elliden fazla kişinin sloganlar, konuşmalar, müzik ve dayanışmayla işçileri desteklemek için gelmesiyle ortaya çıktı. Enerji ve coşku güçlüydü. Konuşmalar diğer sendika üyeleri, aktivistler, politikacılar ve en önemlisi Village Hotel işçileri tarafından yapıldı. Bir yıldan fazla süren müzakerelerin ardından, temmuz ayında Unite sendikası üyeleri, yüzde 81’lik katılımın yüzde 100’ünün lehte oy kullanmasıyla grev kararı aldı. İşçiler bir aylık grev için oy kullandı ve gerekirse yeniden oylamaya katılıp mücadeleyi bir ay daha sürdürmeye istekli oldukları açık. Anlaşmazlık, esas olarak şirketin gerçek yaşam ücretini ödememesi, yaşa dayalı ücret ayrımcılığı ve ücretli molaların olmamasıyla ilgili. Bu tarihi eylemin önemi küçümsenemez. Konaklama sektörü, örgütlenmesi son derece zor bir sektör olmasının yanı sıra, düşük ücretli ve güvencesiz sözleşmelerle çalışan genç, geçici ve büyük ölçüde kadınlardan oluşan bir iş gücüyle de karakterizedir. Konaklama sektöründeki çalışma koşulları da oldukça kötü; yüksek düzeyde cinsel taciz, çok az mola veya hiç mola, sıfır saatlik sözleşmeler, sürekli değişen çalışma saatleri ve hem duygusal hem de fiziksel olarak zorlu bir çalışma ortamı söz konusu. Grevde konuşan işçiler, molasız veya kısa süreli ücretsiz molalarla uzun vardiyalarda çalışmak zorunda kaldıklarını anlattılar. Bir işçi, “Ücretli molalar alamadığımızda, bu şirkete milyonlar kazandıran müşteri hizmetini nasıl sunabiliriz?​” dedi. Bu, düşük ücretlerine, kötü çalışma koşullarına ve mola eksikliğinden kaynaklanan bitkinliklerine rağmen “gülümseyerek hizmet” sunmanın ek yüküne katlanmak zorunda kalan konaklama sektörü çalışanlarının ihtiyaç duyduğu duygusal emeği yansıtıyor. Çalışanlar, şirket markasının ve satılan ürünün bir parçası haline getiriliyor, ancak yine de “vasıfsız işçi” olarak etiketleniyor ve bu şekilde muamele görüyorlar. Konaklama sektöründeki işverenlerin ve genel olarak egemen sınıfın, ceplerini doldurmak için genç işçileri sömürmeye istekli olduğu apaçık ortada, ancak bu hiç kimse için yeni bir haber değil. Çalışanların değindiği bir diğer konu da, işçilerin yalnızca 21 yaşın altında oldukları için daha az ücret aldıkları ücret ayrımcılığıydı. Bu ücret eşitsizliği, özellikle genç işçilerin artan kiralardan, artan enerji maliyetlerinden ve hayat pahalılığı krizinden muaf olmadıkları düşünüldüğünde, ayrımcılıktan başka bir şey değil. Dahası, konaklama sektöründeki genç işçileri büyük miktarlarda işe alarak tasarruf etme eğilimi, bu şirketlerin çalışanlarına ne kadar değer verdiğini gösteriyor. Grevcilerden birinin ifadesiyle: “Greve katılmaya karar vermemin sebebi, değerimin altında ücret almaktan bıkmış olmam.” İşçilerin anlattığı en çarpıcı hikayelerden biri, babalık izni ödeneği alamayan on sekiz yaşında yeni bir babanın hikayesiydi. Bu babalık ödeneği şirkete yalnızca 600 sterline mal olurken, grev sırasında otelde kalan ve işçileri sindiren CEO büyük kârlar elde ediyor. Dahası, Village Hotel, dünyanın en büyük varlık yöneticisi Blackstone’a ait. Blackstone’un 1 trilyon sterlinin üzerinde varlığı var, ancak on sekiz yaşındaki yeni babaya 600 sterlin, işçilerine de talep ettikleri cüzi 39 penilik zammı ödeyemiyor. Umarım bu eylem, ülke genelinde şu anda 3.5 milyon çalışanı olan konaklama sektöründe yankı bulur. Önümüzdeki hafta Londra’da gerçekleşecek bir otel greviyle ilerleme kaydedilebilir. Bu, otel çalışanları için sadece bir başlangıç. Çoğunluğu 21 yaşın altında olan bir grup çalışanın bu tarihi eylemi gerçekleştirmesi herkes için bir ilham kaynağı olmalı. Bu ivme dün herkes tarafından kesinlikle hissedildi ve grev boyunca otel dışında durup işçileri sindirmeyi uman Village Hotel yönetimine de yansıdı. Village Hotel işçileri ağustos ayı boyunca grevde olacak. Zorluk, dünkü grevde yaşanan enerjiyi nasıl sürdüreceğimiz ve genç işçileri eyleme teşvik etmeye nasıl devam edeceğimiz olacak. Herkesin greve katılıp dayanışma göstermesi önemli. Çeviren: Sarya Tunç

Almanya’nın başı çeken üyelerinden biri olmakla övündüğü ‘Batı’ sadece desteklediği veya bizzat katıldığı savaşlarla öldürmüyor; istenmeyen hükümetlerin devrilmesi için yürürlüğe sokulan yaptırımlar yılda yarım milyon… https://www.evrensel...

10.08.2025 08:14 — 👍 3    🔁 2    💬 0    📌 0
Preview
Gazeteci Furkan Karabay'ın tutukluluğuna itiraz reddedildi - Diken 25/07/2025 - Tutuklu gazeteci Furkan Karabay'ın tutukluluğuna itiraz reddedildi.

Gazeteci Furkan Karabay'ın tutukluluğuna itiraz reddedildi

www.diken.com.tr/gazeteci-fur...

25.07.2025 19:49 — 👍 9    🔁 2    💬 1    📌 0
Yazı | Edebiyat Haber

Otobiyografik izlek taşıyan Yürüyen Zaman’da Haydar Ünal, zaman zaman halk deyişlerinden, ağıtlardan ve türkülerden esintiler taşıyarak şiirini folklorik bir tona bandırsa da nitelikli modern bir poetikanın güçlü anlam dokusunu yaratmasını da biliyor.
www.edebiyathaber.net/category/yazi/

25.07.2025 10:39 — 👍 1    🔁 0    💬 0    📌 0
Preview
Eleştirel ve sorgulayıcı öyküler yazmak zor mu? | Adnan Gerger - Parşömen Ne zaman tertemiz, dupduru bir yapıt okuyup da onu irdelemek zorunda olduğumu hissetsem aklıma ilk gelen Wayne C.Booth’un şu yazdıklarıdır: “Son yıllarda yazarın okurunu düşünüp ona göre yazmasını açı...

parsomenfanzin.com/2025/07/24/e...

25.07.2025 10:32 — 👍 2    🔁 0    💬 0    📌 0

Bunca yıl bedel ödenerek ortaya çıkan yaşamsal ve deneyimlenmiş gerçek şudur:
Hangi şartlar altında olursa halklar, kendi kaderlerini özgür iradesiyle kendileri tayin eder
Bu kader; özgürlüğe, barışa, demokrat ve insanca yaşama, kimliğine sahip çıkmadır
Bu temelde olmayan oluşum,
top çevirmektir

13.07.2025 09:55 — 👍 0    🔁 0    💬 0    📌 0

Barış sürecinin ayaklarının yere basması, ülke siyasetinin karanlıktaki bu bilinmezliğinin giderilmesi, ancak erken seçimle mümkündür.
Erken seçim hemen şimdi...
Erken seçim aynı zamanda toplumsal bir iradenin yansımasıdır, referandumudur

13.07.2025 09:46 — 👍 1    🔁 0    💬 0    📌 0

Konjonktür geçici, tarihin doğru tarafında durmak kalıcı. Anayasal, eşit, demokratik vatandaşlık tarafında duranlar önünde sonunda haklı çıkacak.

12.07.2025 09:00 — 👍 15    🔁 5    💬 0    📌 0
Post image

Barış süreci yeni bir siyasi ittifakı oluşturmaktan da öte bir şeydir.
Süreç toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla ve şeffaf bir yöntemle yürütülmedikçe kuşkular var olacaktır.
Barış sürecinde şeffaflık ve demokratik açılımların tüm kesimleri kapsaması koşul olmalı...

12.07.2025 10:00 — 👍 0    🔁 0    💬 0    📌 0

Bir yandan da ana muhalefet partisi liderine konuştuğu için soruşturma üzerine sorusturma.Eeee..

11.07.2025 19:48 — 👍 1    🔁 0    💬 0    📌 0

Daha düne kadar ırkçı söylemlerle nefret saçarak konuşan başta kendisine gazeteci kişiler olmak üzere tüm insanların şimdi kendilerini güvercin olarak sunmalarını gülerek izliyorum

11.07.2025 19:42 — 👍 0    🔁 0    💬 0    📌 0
Preview
Türkiye Barolar Birliği: "AİHM kararı derhal uygulanmalı, Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılmalıdır" Türkiye Barolar Birliği, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesi ve AİHS’nin 46. maddesi gereğince AİHM kararlarının bağlayıcılığı ve gereğinin derhal yerine getirilmesi zorunluluğu açıktır. Bu ...

Türkiye Barolar Birliği: "AİHM kararı derhal uygulanmalı, Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılmalıdır"
www.birgun.net/haber/turkiy...

11.07.2025 19:40 — 👍 33    🔁 7    💬 1    📌 0
Preview
Alman basını: Erdoğan'ın tek hedefi iktidarını korumak – DW – 11.07.2025 Alman basını Erdoğan'ın "terörsüz Türkiye" açılımını ve PKK'nın sembolik silah bırakma törenini, "Erdoğan'ın yaptıkları kimsenin gözünü kör etmemeli" ve "Erdoğan bir kez daha ülkesini bölüyor" başlıkl...

Alman basını Erdoğan'ın "terörsüz Türkiye" açılımını ve PKK'nın sembolik silah bırakma törenini, "Erdoğan'ın yaptıkları kimsenin gözünü kör etmemeli" ve "Erdoğan bir kez daha ülkesini bölüyor" başlıklarıyla yorumluyor

11.07.2025 16:36 — 👍 47    🔁 17    💬 5    📌 2
Video thumbnail

DEM Parti Mardin Milletvekili Saliha Aydeniz: Bir tarafla barışıp bir tarafa baskıyı devam ettirmek demokratik zemin oluşturmanın adımı değil. Topyekün Türkiye için adımlar atılmalı. Herkesi sorumluluğa çağırıyoruz

Canlı yayın: youtube.com/live/CW7-28o...

11.07.2025 13:13 — 👍 3    🔁 3    💬 0    📌 0

Ne diyeceğimi bilemiyorum....
İnsanlığın yok edildigi görüntü bu...
#MuratÇalıkSerbestBırakılsın

11.07.2025 13:12 — 👍 0    🔁 0    💬 0    📌 0

Bu açılımın adı ne?

11.07.2025 13:11 — 👍 0    🔁 0    💬 0    📌 0

😂🤣

11.07.2025 13:07 — 👍 0    🔁 0    💬 0    📌 0

O değil de ne kadar çok Kürt sorununu bilen barışı savunan uzman varmış... İktidar değişmeye görsün kim bilir ne çok demokrat türeyecek... Bunları gördükçe kuşkum artıyor, bir bit yeniği aramıyor değilim. Umarım yanılırım...

11.07.2025 12:17 — 👍 2    🔁 0    💬 0    📌 0

Zeydan Karalar'ın, Adana'da tutukluluğunu protesto etmek için yapılan mitinge gönderdiği mesaj:

"Hiç ilgimin olmadığı bir davada yargılanıyorum. Adana da Türkiye de beni bilir.

Alnımız ak, veremeyeceğimiz hesap yoktur.

Güzel günler mutlaka gelecektir. Ve tekrar görüşeceğiz."

08.07.2025 18:56 — 👍 31    🔁 9    💬 0    📌 2
8 Temmuz - Orta Doğu ve Arap dünyası ne konuşuyor, gündemlerinde ne var?
YouTube video by Hediye Levent 8 Temmuz - Orta Doğu ve Arap dünyası ne konuşuyor, gündemlerinde ne var?

8 Temmuz -
📌Çin'den İran'a ve Mısır'a hava savunma sistemi
📌İran'da radikaller öfkeli
📌İran'ın Afgan mülteci krizi
📌Eş Şara BAE'ye İsrail için mi gitti?
📌Gazze'de neden ateşkes sağlanamıyor?

Abone olmayı unutmayın!
www.youtube.com/watch?v=EkTF...

08.07.2025 18:56 — 👍 7    🔁 4    💬 0    📌 0

Bütün amaç kk 'nin sayesinde Muhalafetin tek ana bloğu olan CHP'yi iki ayrı partiye dönüştürmek. kk gelecek, partiden kopuş sağlanacak. Onlar da ayrı parti kuracak ve kk'nin yönetiminde CHP Muhalefetin Truva atı olacak. Sonra hemen seçime girilecek. Daha sonrası da yok...

28.06.2025 08:00 — 👍 2    🔁 0    💬 0    📌 0
Preview
Malta: after a new conviction for the murder of Daphne Caruana Galizia, RSF calls for full justice and strong measures to protect journalists Reporters Without Borders (RSF) urges the Maltese authorities to ramp up efforts toward convicting the mastermind and to implement the press freedom recommendations resulting from the public inquiry t...

#Malta: Gazeteci Daphne Caruana Galizia'yı Ekim 2017’de öldüren bombayı temin etmekle suçlanan iki kişi mahkum edildi. RSF yetkilileri cinayetin planlayıcısını mahkum ederek ve soruşturmadan çıkan basın özgürlüğü tavsiyelerini uygulayarak adalet arayışını sürdürmeye çağırdı👇
rsf.org/en/malta-aft...

06.06.2025 13:25 — 👍 2    🔁 1    💬 0    📌 0
Preview
Tayfun Kahraman: "Hayatımızın en sessiz bayramlarını yaşadığımız Silivri Cezaevi'nden herkese sevgiler" Gezi Parkı davası tutuklusu şehir plancısı Tayfun Kahraman, Kurban bayramı ile ilgili sosyal medya hesabından paylaşım yaptı. Kahraman,"Bir Bayrama daha ailemden ayrı girmek zorundayım. Ancak ülkemin ...

Tayfun Kahraman: Hayatımızın en sessiz bayramlarını yaşadığımız Silivri Cezaevi'nden herkese sevgiler

ankahaber.net/haber/detay/...

06.06.2025 13:26 — 👍 16    🔁 4    💬 0    📌 0
Preview
Bu Öykülerden Geriye Kalan Çok Şey Var | Adnan Gerger - Parşömen Öykü, dönüşümlere rağmen yazınsal sanatın her döneminde canlılığını çok üst seviyede koruyabilmiş bir anlatı türüdür. Ancak özellikle son on beş yılda, öykü yazımı ve dolaşımında büyük bir değişim göz...

Bu Öykülerden Geriye Kalan Çok Şey Var | Adnan Gerger parsomenfanzin.com/2025/06/03/b...

03.06.2025 16:38 — 👍 1    🔁 0    💬 0    📌 0

#basınözgürlüğü olmadan demokratikleşme olmaz.
#gazeteciliksuçdeğildir

12.05.2025 17:04 — 👍 4    🔁 1    💬 0    📌 0

@adnangerger is following 17 prominent accounts