Daemon Targaryen

Alaycı cümlelerim anlaşılmadığında ya da ciddi olduğumu düşündüklerinde çok üzülüyorum ya sjsjsn

Hiçbir koşul, hiçbir bağlam, hiçbir gerekçe, bir kadına yöneltilen şiddeti mazur gösteremez.
İnsan hakları, koşula bağlanamaz; varoluşun dokunulmaz teminatıdır. Bir toplumun gerçek meşruiyeti, kadınların özgür ve güvende yaşama hakkını koruma kararlılığıyla ölçülür.

Başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun!

İdam ettirmek istediği genaral Prachus'un açığını bulamayan diktatör Caligula:
"Sen dürüst bir adamsın Prachus.
Bu nedenle gerçek bir Romalı olamazsın!
Seni vatana ihanetten tutukluyorum!"

Teşekkür ederim Atilla Bey. Yorumunuzu okumak gerçekten iyi hissettirdi. Okurken içinizde böyle bir tat bırakması, yazarken kurduğum dünyanın tam da ulaşmasını istediğim yere değdiğini gösterdi.

Lucas’ın yapıtı, tiranlığın silahla kurulmadığını; zihin, duygu ve korku düzeni üzerinden inşa edildiğini hatırlatır. Gerçek mücadele, sahnelenen savaşta değil; özgürlüğün nasıl korunacağına ilişkin ortak bilincin sürekliliğinde anlam kazanır.

Star Wars evreni, galaksiler arası bir çatışmayı anlatmaktan ziyade, siyasal düzenin nasıl kurulduğuna ve nasıl dağılabildiğine dair düşünsel bir çerçeve sunar. Anlatının özü, teknolojinin gölgesinde insanın etik yönelişini sorgulamaktır.

Karanlık Taraf, bireysel hırsın metafizik bir adı olmaktan çok, korkunun kolektif davranışı biçimlendirme gücünü temsil eder. Korku, siyasal düzenin yapıtaşına dönüştüğünde otorite kendine geniş bir alan açar.

Jedi düzeninin çöküşü, kurumların dogmatik yapılara dönüştüğünde öngörü yetisini kaybettiğini gösterir. Gelenek, yenilenme kapasitesi zayıfladığında kendi içine kapanır ve siyasal kırılmaları fark etme becerisini yitirir.

Direniş hareketi, teknolojik güç dengesinden ziyade etik bir yöneliş üzerine kurulur. Leia, Luke ve Han, siyasal şiddetin karşısına ahlaki bir duruş çıkarır; böylece mücadele, teknik kapasiteden çok değerler düzeniyle tanımlanır.

İmparatorluk propagandası, hakikatin temsil edilme biçimlerinin nasıl dönüştürülebileceğini gösterir. Görsel rejim, bilgi üretmez; iktidarın kurguladığı dünya tasarımını dolaşıma sokar ve ortak algıyı biçimlendirir.

Stormtrooper düzeni, disiplin ideolojisinin görsel bir ifadesi hâline gelir. Üniforma, bireysel kimliği askıya alır; itaat, siyasal şiddetin kurucu ilkesi hâline dönüşür ve kitle psikolojisi bir yönetim aracına evrilir.

“Olağanüstü yetki” talebi, demokratik rejimlerin en kırılgan noktalarından biridir. Kamu düzeni söylemi genişlediğinde, yasama alanı daralır ve yürütme, süreklilik kazanan bir güç konumu elde eder.

Palpatine’in yükselişi, karizma ile korku yönetiminin birleştiği bir model sunar. Siyasal krizler, toplumun karar alma kapasitesini bulanıklaştırır; iktidar, bu bulanıklıktan yeni bir egemenlik alanı üretir.

Galaktik Cumhuriyet’in çözülüşü, parlamenter yapının kriz anlarında nasıl aşınabildiğini ortaya koyar. Kurumlar zayıfladığında temsil gücü törpülenir ve güvenlik arayışı, otoriter bir düzenin kapısını aralar.

Star Wars, bir uzay anlatısından çok daha fazlasıdır; modern çağın totaliter deneyimlerini mitolojik bir estetikle yeniden düşünmeye çağırır. Lucas, siyasal çürümenin galaktik ölçekte nasıl sahnelendiğini gösteren bir alegori inşa eder.

Toplumun tamamını kapsayan, Atatürk ilkelerini merkezine alan sahici bir birlik zemininin inşa edilmesi gerekiyor. Kılıçdaroğlu dönemindeki ölçüsüz taviz örüntülerine düşmeden; dengeli, tutarlı ve kapsayıcı bir bilinçle.

Evet, her kalıba göre biçim alan siyasal bir zihniyetin karşısında yer alan kesim, ilkesel tavizlerden kaçınma eğilimi gösteriyor. Mesele, salt AKP karşıtlığında buluşmakla sınırlanamaz.

Katılıyorum. En büyük temennim, toplum içinde ahlaki değerleri önceleyen insanların inanç ve duruşlarını diri tutmaları. Çünkü AKP’nin uzun yıllara yayılan suç düzeni, toplumsal dokuyu da dönüştürdü. Nitekim bu tahribatın onarımı ciddi bir zihinsel yeniden inşa gerektiriyor.

Evet, özellikle Alfa kuşağı bu iktidarın düşünsel atmosferinde yetişti; fakat ortada tutarlı bir zihinsel zemin göremeyince doğal olarak bir karşı refleks gelişti. İdeolojik baskı ters teper. Benim fikrim, folik asitler, balık yağları, B12'ninde etkisinin olduğu 😅

Evet, rasyonel akıldan çok gaz ve duygu ile hareket ediyorlar. Buna karşın, kendilerini çoğunluk zannına kapıldıkları anda sınır tanımayan, daha saldırgan ve çirkin tutumlar sergilemekten geri durmuyorlar.

Bu tutumun kökeninde uzun yılların biriktirdiği bir kibirin olduğunu. Bu kesim, derin düşünme ihtiyacı hissetmez; çünkü onlar adına düşünen bir otorite vardır. Dogmalara tâbidirler, sorgulama refleksi gelişmez. Nitekim bu yapı, tartışmayı imkânsız kılan bir zihinsel kapanma üretir.

Fakat unutmamak gerekir ki toplumun önemli bir bölümü düşünme eylemini yıllar önce askıya almış durumda. Siyasi yönelimlerini analizle değil, aidiyet duygusuyla sürdürüyorlar. Bu yüzden uyanış var, fakat mücadele de devam ediyor.

Size katılıyorum; zaten 19 Mart sonrasında ortaya çıkan tablo, bu dip akıntının görünür hâle gelmesiydi.

Kaldı ki karşımızdaki bu kesim; arsızlıktan, yozlaşmadan ve sınır tanımayan bir eylem tarzından besleniyor. Tehlike burada. Toplumsal hafızayı aşındıran, değerleri çürüten ve sahte özgüvenle her türlü eylemde bulunmaktan imtina etmeyen insanlardan oluşan bir yapıdan söz ediyoruz.

Nitekim Atatürk’ün tarihsel rolü toplumsal hafızada yeniden merkezî bir konuma yerleşiyor. Ancak yükselen cehalet ve gayrimillî söylem dalgasını da hafife almamak gerekir.

Evet, oryantalist anti-Kemalizm karşısında güçlü bir millî uyanış kendisini gösterdi. Meydanlar, üniversiteler ve sokaklar bunun kanıtı.

Atatürk’ün açtığı yol, kendi aklıyla yürüyen toplumun iradesi üzerine kurulu bir ufuktur.
Bu ufuk, her kuşakta yeniden inşa edilir.
Görev, o ufku taşımak ve milletin kendi kaderini kurma bilincini sürdürmektir.

Atatürk’ü anmak, bir kişinin hatırasını yaşatmak kadar basit bir eylem değildir.
Bu, kendi kaderine sahip çıkan bir ulusun hafızasını diri tutma iradesidir.
10 Kasım, bir saygı duruşundan önce bir yöneliştir:
Kim olduğumuzu bilmek ve kim olacağımıza karar vermek.

Atatürk, bir çağın siyasal koşullarına yanıt vermekle kalmadı; ulusa kendi kaderini tayin etme hakkını tanıyan bir bilinç ufku açtı.
Onun adı, bir halkın tarihe kendi eliyle yön verebileceğini kanıtlayan en güçlü irade beyanıdır.