Mustafa Tanrıkulu

Karar aldığımızı sandığımız an, aslında sadece olup biteni fark ettiğimiz an olabilir. Bu, özgür irade kavramını kökten sarsan, düşündürücü ve biraz da ürkütücü bir gerçek...

Libet Deneyi: Şaşırtıcı Bir Gerçek

Bir eyleme niyetlendiğimizde, beynimiz aslında çoktan harekete geçmiş oluyor. Yani, bir şeyi yapma kararını bilinçli olarak verdiğimizi düşündüğümüzde, beynimiz o süreci zaten başlatmış durumda.

Türkiye şartlar itibarıyla bunların istediği kıvamda olsaydı, bunlar kurmaya çalıştıkları rejime itiraz edenleri türlü bahanelerle çoktan katletmişlerdi.

Şartlar el vermediği için düşman bellediklerini öldüremiyorlar; ama özgürlüklerine, mallarına mülklerine çöküyorlar!

Çocuklarınıza bırakabileceğiniz en kıymetli miras, onlara bağımsız düşünmeyi ve karşılaştıkları sorunları kendi başlarına çözebilmeyi öğreten bir eğitimdir.

Kendinize ve ailenize, iyi bir dostunuza göstereceğiniz nezaketi gösterin. Hatalarınız veya zayıflıklarınız için ailenizi ve kendinizi eleştirmek yerine, kimsenin mükemmel olmadığını kabul edin. Öz şefkat, duygusal iyi oluşu güçlendirir ve sizlerin zorluklarla daha iyi başa çıkmanıza yardımcı olur.

Sabır ve içsel dinginlik, insanın kendini keşfetmesine, duygularını derinlemesine anlamasına ve ruhunu beslemesine olanak tanır.

Bu özel zaman dilimi, sadece bedenin değil, zihnin de arındığı, düşüncelerin sadeleştiği ve insanın özüne daha yakın hissettiği bir yolculuktur.

Sessizliğin içinde saklı olan farkındalık, ruhsal dengeyi güçlendirirken, sabır ve şükürle geçirilen anlar, insanın psikolojik dayanıklılığını artırır.

Yeni bir manevi atmosfere girerken, eski yükleri taşımak yerine durup kendine bakmak iyi gelir. Zihnin neye ihtiyaç duyuyor, ruhun hangi duygular içinde? Bazen ilerlemek, sürekli koşmaktan değil, durup düşünmekten ve kendini dinlemekten geçer.

Geçmişin izlerini birer deneyim olarak geleceğe taşımak ve geçmişe takılıp kalmamak gerekir. Gerçek yenilenme, her gün kendine küçük de olsa yeni bir başlangıç yapabilmektir.

İlkbaharın gelişi gibi, insan ruhu da yenilenmeyi ve değişimi kucakladığında büyür. Değişim bazen korkutucu görünse de, her yeni başlangıç içimizde saklı olan potansiyeli ortaya çıkarır.

Güne başlarken çoğumuz yapılacak işler listesiyle, sorumluluklarımızın ağırlığıyla ve yetişmemiz gereken yerlerle dolu bir zihinle uyanıyoruz.

Hayatımızda sürekli bir şeylere yetişme telaşıyla mı koşuyoruz, yoksa yaşamın bize sunduğu anları gerçekten hissedebiliyor muyuz? İş ve hayat dengesini kurmak, sadece zamanı yönetmek değil, ruhumuzu da beslemektir.

İlgisi sizin için en önemli olan biri tarafından görmezden gelindiğinizde, beyninizdeki tepki fiziksel acıya benzer olacaktır.

Hayat, hissettiğin derinlikte anlam bulur; sevgiyle bakan bir ruh, en sıradan anlarda bile büyülü bir güzellik keşfeder.

Kişilik, fırtınalar karşısında nasıl durduğunuzla değil, o fırtınalar dindiğinde kim olduğunuzla ölçülür.

İnsan, düşündüğü gibi hisseder; hissettiği gibi yaşar.

Mutluluk, olaylara verdiğiniz tepkinin bir sonucudur, olayların kendisinin değil.

Düşünceleriniz duygularınızı, duygularınız ise davranışlarınızı şekillendirir.

Belirsizlik kaygıyı besler, ancak esneklik huzuru getirir.

İnsan, kontrol edemediği olaylara değil, onlara verdiği tepkilere yön verebilir. Zihnini değiştirirsen, dünyan da değişir.

Dünyayı kendi penceresinden görmek😊

Haset duygusu zamanla öfkeye, kin beslemeye ve kişinin sosyal ilişkilerinde sorun yaşamasına neden olabilir.

Haset eden kişi, başkalarının mutluluğunu kendi mutsuzluğunun kaynağı olarak görür ve sürekli kıyaslama yapar.

Mesele, sizin kimi düşman olarak gördüğünüz değil; karşınızdaki insanların hangi davranışlarınız, düşünceleriniz veya duruşunuz nedeniyle sizi bir tehdit olarak algıladığıdır.

Her gün kendini yenilemek, geçmişin ağırlığından sıyrılarak zihinsel ve duygusal olarak güçlenmenin en sağlıklı yoludur.

Ne güzel söz

Zihnin arka planında biriken kaygı, öfke ve umut gibi duygular, kişinin kendini ifade tarzına yön verir.