b. leyle yelken

Painting as described

Mulberry branch with leaves and berries. Jacques Le Moyne de Morgues, 1575. (via Victoria & Albert Museum)

x'e girince başım dönüyor, korkunç bir karmaşa, beni başa çıkamadığım bir strese sokuyor. buraya bakmak da aklıma gelmiyor. fakat x'i tamamen terkedip burda yazıp çizmeli. timeline çok ferah.

celia imrie, ne kadar güzel bi' kadın ya. better things izlerken fanı oldum çıktım.

daha çok resimleriyle ilgiliyim ben de sezen. etel adnan şiirleri hususunda @walseryen.bsky.social tecrübeli :) kitaplıkta gözüme çarpınca elime aldım, bırakamadım kitabı. anne rum, baba suriyeli olunca daha o kadar da tanımadan yakınlık kuruyorsun adnan'la.

az övüyoruz bence etel adnan'ı.

yaz evi, daha sonra kitabından önce bu geçti elime. o yüzden hermann'a yuva ile başlıyorum.

kendi halime bıraksalar neşeli bir insanım. bi' de türkiye'de yaşamasam... 🤌

şen şakrak bi' komşum var. apartman girişinde çok sesli konuşur ve kahkahalar atar. bazen bu sesi ta evden duymak beni sinirlendirirdi. bir yıldır kanser tedavisi görüyor. sesler de kahkahalar da kesildi. acayip üzülüyorum. umarım atlatır da yine yankılanır apartman kahkahayla.

yapısal sebepler başta olmak üzere okulda öğretilemeyenin dışardan özel ders vs yoluyla ikame edilmeye çalışılması. bu sayede dönen piyasa, dolan cepler. uzun vadede eğitimde doğru inisiyatifler alınabileceğine dair umudum yok. nerden tutsan elinde kalıyor daktilo1984.com/yazilar/egit...

haziranda okuduğum romanlar.

ben insanı barbunyaya benzetirim.

bitti. epey iyi bir romandı. mussolini italyasında geçen iki geniş ailenin hikayesi. dalga dalga büyüyen faşizmi, insanların umutsuzluğunu, savaşın yıkıcı atmosferini melodrama düşmeden, sade ve içtenlikle ne güzel yazmış ginzburg! w. salles'in i'm still here'ı ile çok benzer.

bu yazın hedefi: güneşle beraber uyanmak.

evde tatlı bi' şey bulamayınca pişmiş bulgurun üzerine yoğurt, çilek ve bal koyup yedim. enfes oldu. düşük Gİ'e sahip tatlı alternatifi. :p

çok çok acil olmadığı müddetçe insanları aramamayı, mesaj atmamayı öğrenmeliyiz. yeter bu kadar iletişim, bıktık, tükendik.

sosyal medyada azıcık bile zaman geçirmek kitap okuma performansını ciddi etkiliyor. zihni korkunç dağıtıyor. veya telefon çalıyor, mail bildirimi geliyor, wp'tan iş haberi geliyor. sakin bir okuma zamanı bulmak için sabah 5 gibi filan uyanmak gerek. acayip yıldırıcı.

canossa italya'nın kuzeyinde, apennin'lerde bir köy. ingilizce'de "go to canossa" ("canossa'ya gitmek"), "kendini küçültmek veya aşağılatmak" ya da en azından "boyun eğmek" anlamına gelen bir ifadedir. o…

günün kelimesi: go to canossa. magda szabo'nun kapı'sında dipnot düşülmüş: alçakgönüllü olmak, gururunu bir kenara bırakmak demekmiş. hikayesi şöyle: eksisozluk.com/entry/5860251

bir yıldır terziye elbisemi götürmeyi erteliyordum. bugün yeşil çay falımda çıkan bu cümleden hareketle şeytanın bacağını kırdım ve terziye gittim. fakat bu sefer de elbiseyi yanıma almayı unutmuşum! bazen olmaz.

boğularak intihar eden hamile kadın, käthe kollwitz, 1926

beautiful girl, hannah höch, 1920

marie von bunsen'in 1898'de çizdiği theodor fontane'nin çalışma odası. fontane'yi dilimize de çevrilen effi briest'inden tanıyorsunuz zaten.

adolph von menzel'den iki resim. biri istasyon yapımının başlangıcı. öteki vagonun içinden seyahati merakla deneyimleyen insanlar.
1. anhalter bahnhof 'un üzerinden manzara, 1846
2. taşrada seyahat, 1892

aa, bilmiyordum. etrafımda pek kel birey yokmuş düşündüm de, ahah. ama kadınların bu birbirine olan pervasızlığı oldukça ciddi boyutlarda. kadını çok dar bir alana hapseden bir bakış açısı.

yine sabah sabah saçlarınızı neden boyatmıyorsunuz sorusuna maruz kaldım. siz acaba hiç saçları beyazlamış bir erkeğe gidip bu soruyu soruyor musunuz sayın gerizekalı, demek geldi içimden. canım istemiyor dedim, geçtim.

hem doktor hem bir yazar olan danielle ofri'den "doktor-yazarlar" üzerine çok hoş bir deneme. luke fildes'in 1891 tarihli doktor tablosunun bir serimi olarak da okunabilir. "Why Do Doctors Write?" www.newyorker.com/culture/the-...

cafede bi' velet, 7-8 yaşlarında görünüyor, yanıma yaklaştı epey. napıyo bu, dedim, içimden. duvardaki dünya haritasını iyice görmek için yanaşmış. gitmek istediğin bi' ülke var mı haritadan dedim. hepsi dedi. sonra ekledi: gitmek istemediğim de var, mesela türkistan.

kadidi çıkmak: çok zayıflamak. günün kelimesi.

yky'den eski kapağıyla isherwood'un hoşça kal berlin kitabını istiyorum. yeni kapak hiç güzel değil.

"çirkin melekler konuştu benimle."
linn ullman'ın genç kız, 1983 adlı romanından.

i. dünya savaşı yenilgisiyle cepheden statü ve itibarları yerle bir olarak beş parasız dönen alman subaylarının psikolojisini çok iyi anlatan bir roman örümcek ağı. joseph roth, daha ilk romanıyla nazilerin ayak seslerini işitmiş, gün geçtikçe büyüyecek fırtınayı çok erken görmüş.